Bu ülkede genç olmak zor.
Ama onurlu olmak daha zor.
Çünkü her onurlu duruş, önce copla, sonra mahkemeyle tanışır.
Geçtiğimiz haftalarda Ekrem İmamoğlu’na destek için sokağa çıkan 102 genç, “demokrasiye sahip çıkmak” suçundan tutuklandı. Suçları neydi? Şiddet yok. Yağma yok. Silah yok. Yalnızca, “Her şey çok güzel olacak” diyen bir adamın arkasında durmak.
Ve şimdi… Serbest bırakıldılar.
Mahkeme, “eğitimleri zarar görmesin” dedi.
Sahi… Gözaltına alınmadan önce bu çocukların eğitimi kimin umurundaydı?
Yıl 1968.
Deniz Gezmiş, Dolmabahçe’de 6. Filo’yu protesto ederken gözaltına alındı.
O gün “yasa dışı eylem” dediler.
Bugün aynı gemi gelse, protesto edenin heykelini dikerdik.
Yıl 1995.
Gazi Mahallesi’nde “adalet” isteyenler kurşunlandı.
Sokakta yürüyen gençleri “provokatör” ilan ettiler.
Bugün Gazi Mahallesi’nde her sokak tabelası o günkü olayları anımsatıyor.
Yıl 2013.
Gezi Parkı’na dokunma diyen gençler gaz yedi, cop yedi, mahkeme kapısı aşındırdı.
Yıllar sonra Anayasa Mahkemesi bile “hak ihlali” dedi.
Ama karar verenler hâlâ aynı kürsülerde.
Ve bugün…
Ekrem İmamoğlu’na sahip çıkan 102 genç…
Aynı zincirin son halkası.
Haksızlığa ses çıkardılar diye cezalandırıldılar.
Hükümetler değişir.
Valiler tayin edilir.
Ama bu ülkenin vicdanı, hiç değişmez.
Çünkü bu topraklarda bir “mağdur yaratma geleneği” var.
Ve ne acıdır ki, en güzel çocuklarımız bu listenin baş köşesine yazılır.
Dün Deniz’di, bugün Berkay.
Dün Gazi Mahallesi’ydi, bugün Beşiktaş Meydanı.
Dün “6. Filo’ya hayır”dı, bugün “İmamoğlu’na özgürlük.”
Aynı terane.
Aynı ezber.
Ama bir farkla…
Gençler artık eskisi gibi değil.
Onlar artık sadece sokakta değil, kamerada, klavyede, sandıkta da var.
Ve unutulmasın…
Bugün haksızlığa sessiz kalanlar, yarın sesini çıkaracak kimseyi bulamayacak.
O yüzden…
Bu çocuklara bakın.
Geleceği değil, onuru savundular.